Strateji

Hiç Bir Strateji Hayatın Gerçeklerine Karşı Koyamaz

Hedef, anlaşılması kolay bir kavramdır. Herkes bir çocuğa bile hedefin ne olduğunu kolayca anlatabilir. Ama strateji bunun tam tersine insanda “ileri fizik” gibi bir duraksama yaratır. Sanki stratejiyi herkes anlayamaz gibi yaygın bir anlayış vardır.

Nobel ödüllü fizikçi Luiz Alvarez, “Verdiği derse ‘ileri fizik’ diyen hoca, anlatacağı konuyu karmaşık buluyordur; aksi olsaydı “temel fizik” derdi.” demişti.

Aslında strateji kavramı da hedef kadar kolay bir kavramdır. “Nereye?” sorusunun cevabı hedef ise “Nasıl?” sorusunun cevabı stratejidir. Strateji, hedefe giden yoldur.

Başarılı olmak için önce bir hedef belirlemek sonra da bu hedefe giden yolu yani stratejiyi seçmek gerekir.

Karşısına çıkan ilk engelde seçtiği stratejiden vazgeçip başka yollara sapanlar genelde başarısız olurlar. Bir marka yaratmak için de uzun dönemde ulaşılacak bir hedef belirlemek ve bu hedefe varmak için seçilen stratejide ısrarcı olmak gerekir. Sebat etmeden başarı elde edilemez.

Fakat öyle durumlar olur ki evdeki hesap çarşıya uymaz. Bazen hayat insanın karşısına öyle engeller çıkartır ki bunları aşmak mümkün olmaz. Stratejide ısrar etmek kuraldır ama an gelir hayatın gerçekleri, dâhiyane stratejileri boşa çıkarır.

Böyle bir durumda stratejide ısrar etmek kaynakları boşa harcamaktır. Olmayacak duaya amin demektense, şirketin kaynaklarını tüketmemek için saptanan stratejiden vazgeçip hayatın gerçeklerini kabul etmek gerekir.

Seneca‘nın dediği gibi, “Rüzgârın yönünü tayin edemeyebiliriz ama her rüzgara göre yelkenlerimizi ayarlayabiliriz.”

Ne kadar iyi ölçüp biçerek belirlenmiş olursa olsun, hedefe giden yolun tek olmadığını, birden fazla seçenek olduğunu hatta sadece yolların değil hedefin bile değişebileceğini bilmek gerekir. İnsanlar için de şirketler için de başarının tek bir tanımı ve tek bir yolu yoktur.

Çelişkili gibi görünse de başarılı olmak için hem plan, program yapıp engellere rağmen sebat etmek hem de  hayatın akışına uyumlu bir esneklik göstermek gerekir. Hem kararlı ve sabırlı bir idealist hem de hayatın gerçeklerini olduğu gibi kabul eden bir realist olmak gerekir.

Henry Mintzberg ve Clayton Christensen şirketlerin stratejilerinden vazgeçmek zorunda kalabileceklerini söylerler; çünkü stratejiler ancak koşullar uygun olursa geçerlidir. Stratejiler yapılırken kimsenin aklına gelmeyecek istisnai durumları öngörmek mümkün olmadığından, beklenmedik durumlarla karşılaşan şirketlerin stratejilerini yeniden değerlendirmeleri gerekebilir.

Hiç akılda olmayan, tahmin edilemeyen, beklenmedik durumlar şirketlere engel teşkil edeceği gibi fırsatlar da sunabilir.

Başarının anahtarı, hedefi ve stratejiyi hiç değiştirmemek değil aksine yeni koşulları dikkate alıp yeni yollar deneyebilmektir. Şirketler çok emek vererek belirledikleri stratejiyi (deliberate strategy) mecbur kaldıklarında ya da önlerine yeni fırsatlar çıktığında terk ederek yeni yollar (emergent strategy) denemeyi bilmelidirler.

Başarılı olmak için plan program yapıp özenle bir strateji saptamak ve bu stratejiyi hayata geçirmede kararlı olmak gerekir. Her engelde stratejiyi sorgulamak yanlış bir davranıştır. Doğrusu stratejide ısrar etmektir. Nitekim büyük markalar, karşılarına çıkan engellere rağmen, stratejilerinde ısrar ettikleri için başarılı olmuşlardır.

Ama bazen hayat öyle zorluklar ya da öyle fırsatlar getirir ki hedef de strateji de anlamsız kalabilir. Böyle bir durumda hayatın gerçeklerini kabullenmek şarttır.

Bir stratejinin doğruluk testi, o stratejinin şirketi ayakta tutabilmesi, büyütmesi ve karlılığını sürdürmesidir.

Her strateji içinde bulunduğu koşullarda geçerlidir. Eğer koşullarda radikal değişiklik olursa hedefi de stratejiyi de değiştirmek gerekebilir.

Hiç bir strateji hayatın gerçeklerine karşı koyamaz.

21 NİS 2020, Temel Aksoy

İlginizi Çekebilecek Diğer Makaleler

Bu makaleyi sosyal medya hesaplarınızda paylaşın